Gölcük’ten Bu Yana 448 Bin Deprem: Marmara ve İstanbul İçin Kritik Uyarı
- Ayşe Kurt
- 16 Ağu
- 2 dakikada okunur

Gazi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Özmen, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nin 26. yılı dolayısıyla yaptığı açıklamada, Türkiye’de o tarihten bu yana 448 bin deprem meydana geldiğini belirtti. Özmen, “Her 6,5 yılda bir 7’den büyük depremle karşılaşıyoruz” diyerek Marmara ve İstanbul için kritik uyarılarda bulundu.
Özmen’e göre, 1999’dan bu yana yaşanan depremlerde yaklaşık 77 bin kişi hayatını kaybetti, ekonomik kayıp ise 200 milyar dolara yaklaştı. Marmara Denizi’ndeki bazı fayların 1766’dan bu yana büyük deprem üretmediğini vurgulayan uzman, bu bölgelerin “sismik boşluk” olarak değerlendirildiğini söyledi.
İstanbul’da son yıllarda yaşanan 5,8 ve 6,1 büyüklüğündeki depremlerin fay hattındaki gerilimi boşaltmadığını belirten Özmen, Gemlik Körfezi’nden geçen fay hattının da uzun süredir sessiz olduğunu ve olası bir sarsıntının Marmara kıyılarını ciddi şekilde etkileyebileceğini ifade etti.
Balıkesir Sındırgı’da meydana gelen 6,1 büyüklüğündeki depremin ardından bölgede hâlâ artçı sarsıntıların yaşanabileceğini belirten Özmen, “Bu depremden sonra artık burada olmaz düşüncesi doğru değil” diyerek Türkiye’nin pek çok ili gibi yüksek risk taşıdığına dikkat çekti.
Editörün Yorumu
Deprem, Türkiye’nin kaçınılmaz gerçeği. Ancak her sarsıntıdan sonra yalnızca rakamları konuşmak, kayıpları saymak yetmiyor. 448 bin deprem, sadece yerin değil vicdanın da sarsıldığını gösteriyor. Kentsel dönüşüm, yapı denetimi ve afet bilinci hâlâ yeterli seviyeye ulaşmadıysa, bu sadece teknik bir eksiklik değil; toplumsal bir sorumluluk eksikliğidir.
Bugün hâlâ yüksek katlı binalar inşa ediliyor, üstelik zemin etüdü yetersiz, yapı denetimi kağıt üzerinde kalıyor. Bazı bölgelerde çürük binalar hâlâ ayakta, insanlar bu yapılarda yaşamaya devam ediyor. Her deprem sonrası “ders alındı” deniyor ama aynı hatalar tekrar ediliyor. Afet yönetimi uzmanları uyarıyor, bilim konuşuyor ama karar vericiler yeterince dinlemiyor.
Hükümetin attığı bazı adımlar var elbette; yasa değişiklikleri, teşvikler, dönüşüm projeleri… Ancak bunlar yeterli değil. Gerçek dönüşüm, yalnızca betonla değil, zihniyetle başlar. Riskli bölgelerde hâlâ imar izni veriliyorsa, denetim mekanizmaları siyasi baskılara boyun eğiyorsa, bu sadece mühendislik değil, etik bir sorundur.
Deprem yalnızca doğanın değil, ihmallerin de sonucu olabilir. Marmara’nın sessiz fayları, aslında yüksek sesle uyarıyor: Hazır mıyız? Bu sorunun cevabı, sadece bilimde değil; toplumun vicdanında, yöneticilerin kararlarında ve her bireyin sorumluluğunda yatıyor.
Kaynaklar:
AA
Halk TV



Yorumlar