Rojin Kabaiş’in Ölümünde İhmaller Zinciri: Baro Başkanı “Kritik Raporlar Dosyada Yok” Dedi
- Ayşe Kurt
- 16 Ağu
- 2 dakikada okunur

Genç Bir Hayat, Cevapsız Sorular
27 Eylül 2024’te Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi KYK yurdundan ayrıldıktan sonra kaybolan 21 yaşındaki üniversite öğrencisi Rojin Kabaiş’in cansız bedeni, 18 gün sonra Van Gölü kıyısında bulundu. Aradan geçen 10 aya rağmen Kabaiş’in ölümüne ilişkin soruşturma hâlâ sonuçlanmadı. Adli Tıp raporlarında Kabaiş’in bedeninde iki farklı erkeğe ait DNA izleri tespit edildi. Ancak bu DNA örneklerinin vücudun hangi bölgesinden alındığına dair bilgi dosyada yer almıyor.
Barolardan Ortak Tepki: “Şeffaflık ve Etkin Soruşturma Şart”
Diyarbakır ve Van Baroları, dosyadaki gizlilik kararının kısmen kaldırıldığını ancak hâlâ bazı kritik belgelerin eksik olduğunu açıkladı. Baroların Kadın Hakları Merkezleri tarafından yapılan açıklamada, DNA örneklerinin hangi bölgeden alındığına dair tutanakların eksikliği, soruşturmanın seyrini doğrudan etkileyebilecek nitelikte olduğu vurgulandı.
Nahit Eren: “İhmal, Kusur, Kasıt Kılıf Bulunamayacak Kadar Büyük”
Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, “Bulaş riskini bertaraf etmek önemli ama DNA’nın nereden alındığı bilgisi daha da hayati. Bu tutanaklar hâlâ dosyada yok. İhmal, kusur, kasıt kılıf bulunamayacak kadar büyük” ifadelerini kullandı.
Eren ayrıca, dosyaya yeni bir Cumhuriyet Savcısının görevlendirildiğini ve Van Barosu ile birlikte süreci titizlikle takip ettiklerini belirtti.
DNA Bulguları: Cinayet Şüphesi Güçleniyor
Adli Tıp Kurumu’nun raporuna göre, Kabaiş’in bedeninden alınan örneklerde iki farklı erkek DNA tiplemesi bulundu. Bu bulgular, ölümün intihar değil, bir suç şüphesi taşıdığı yönündeki iddiaları güçlendirdi. Ancak DNA örneklerinin hangi bölgeden alındığı, bulaş ihtimali ve otopsi sürecindeki kontaminasyon riski hâlâ netleşmiş değil.


Editör Yorumu
Rojin Kabaiş’in ölümü, yalnızca bir adli dosya değil; Türkiye’de kadınların yaşam hakkı, gençlerin güvenliği ve adalet sisteminin işleyişi açısından yakıcı bir sınav. 21 yaşında bir üniversite öğrencisinin, kaldığı yurttan ayrıldıktan sonra kaybolması ve 18 gün sonra Van Gölü kıyısında cansız bedenine ulaşılması, başlı başına bir toplumsal travmadır. Ancak travmayı derinleştiren şey, aradan geçen onca zamana rağmen hâlâ net bir açıklamanın yapılamamış olmasıdır.
Adli Tıp raporlarında iki farklı erkeğe ait DNA izlerinin bulunması, olayın bir suç şüphesi taşıdığını açıkça ortaya koyuyor. Ancak bu DNA örneklerinin Rojin’in bedeninin hangi bölgesinden alındığına dair bilgi dosyada yer almıyor. Bu eksiklik, sadece teknik bir detay değil; soruşturmanın yönünü, şüphelilerin belirlenmesini ve maddi gerçeğin ortaya çıkmasını doğrudan etkileyen kritik bir unsur. Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren’in “İhmal, kusur, kasıt kılıf bulunamayacak kadar büyük” sözleri, bu sürecin ne denli ağır ihmallerle örülü olduğunu gösteriyor.
Baroların ortak açıklaması, hukuk kurumlarının bu dosyayı yalnızca bir görev değil, bir sorumluluk olarak gördüğünü ortaya koyuyor. Ancak kamuoyunun da bu sorumluluğu paylaşması gerekiyor. Çünkü Rojin’in ölümü, yalnızca bir bireyin kaybı değil; bir sistemin, bir toplumun, bir vicdanın sınavıdır.
Bu olayda eksik olan sadece raporlar değil; şeffaflık, hesap verebilirlik ve kamuoyuna duyulan saygıdır. Rojin’in ailesi, “intihar” iddialarına karşı çıkıyor ve “gerçek ortaya çıksın” diyor. Bu çağrı, yalnızca bir aileye değil; hepimize yöneltilmiş bir sorumluluk. Çünkü adalet, yalnızca mahkeme salonlarında değil; eksik bir tutanakta, yazılmamış bir raporda, görmezden gelinen bir DNA izinde aranıyor.
Rojin’in sessizliği, bu ülkenin hukuk sistemine sorulmuş en ağır sorudur. Ve bu soruya verilecek cevap, yalnızca bir dosyanın kapanması değil; bir toplumun vicdanının açılması olacaktır.
Kaynak: Halk TV Haber Merkezi



Yorumlar